Bir Neslin Sessiz Çığlığı
İnanmak Yetmez
Hala inanıyorum, evet, inanıyorum ama artık gözlerim açık. İnanmak, başarmanın yarısı olabilir, ama diğer yarısı boşsa hiçbir çare yok. Bütün çabalar, bir yazı tura gibi başkalarının ellerinde değersizleştiriliyor, eritiliyor ve başarısız edilen o kıymet kimsenin umurunda değil. Sen, milyonlarca insan arasında bir damlasın onlar için. Hepsi aynı gibi görünüyor sanki, ama kimse durup düşünmüyor: Bu insan, eğer doğru yere ulaşırsa, bir şeyleri değiştirecek, bir hayat yeşertecek ve insanlara büyük bir fayda sağlayacak.
Çabam Boşa mı Gidiyor?
Ben o değişimi yaratmak için her şeyi yapıyorum; koşulları, ortamı, nereye adım atmam gerektiğini biliyorum, ama bir türlü o adım doğru yere varmıyor. Neden? “Çünkü başarısızsın” diyorlar. Hayır, ulan! Bu başarısızlık benim eserim değil. Ben asla pes etmedim, başarısız olduğumu kabullenip kenara çekilmedim; defalarca, tekrar tekrar denedim. Ama belki de başarısızlığı yanlış yerde aradım. Hep kendimi sorguladım, ama bundan pişman değilim; bu beni bir şekilde ayakta tuttu, sahte de olsa motive etti. Yine de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, ben payıma düşeni aldım.
Saygısızlık ve Sonuçları
Kimsenin bedel ödeyeceği yok aslında; Bu değer bilmezlikleri içinde bulundukları topluma, ülkeye olan saygısızlıklarından kaynaklanıyor. Bir başarısızlığa yol açan her unsur, bu gerçeği zaten kendi kendine taşıyor. Ve eğer sırf bir toplum ya da bir grup üzülmesin diye benim kendi özümden, benliğimden vazgeçip her şeyimi feda etmem bekleniyorsa, bu sonsuza dek boş bir beklenti olarak kalacak. Ben ülkem için her şeyi yapmaya hazırım ama ülkem bunun için hazır mı, asıl soru bu. Ve o hazır olana kadar benim beklemekten ve güçlenmekten başka çarem yok. Eğer ülkem için değerli bir insan olmamın bir yolu varsa, o da güçlenmektir; bundan öte benden hiçbir şey beklenemez.
Şüphe Edenler ve Gerçekler
İnsanlar demiştim ya, bazıları kendinden şüphe ediyor: “Gerçekten çabaladım mı ki bu noktaya geldim?” diye soruyorlar. Sonra kabullenip diyorlar ki: “Başka insanlar vardı, daha büyük bir tutkuyla, enerjiyle doluydular. Neden ben bu şansı buldum da onlar bulamadı? Neden onlar bir duvara çarpıp yok olup gitmek zorunda kaldı, aynı döngüye tekrar tekrar mahkum oldu?” İşte bu, büyük bir sorunu gözler önüne seriyor. Bu artık sadece bir kişinin meselesi değil; bu, bir neslin ve milletin sessiz çığlığı haline geldi. ■
“Zor zamanlar güçlü insanları, güçlü insanlar güzel zamanları ve güzel zamanlar da zayıf insanları yaratır.”